Adalet Bakanı Tunç: Temel hak ve özgürlükleri öne alan bir anayasayla yolumuza devam etmemiz lazım
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, son günlerde tartışılan ‘cezasızlık‘ algısına yönelik eleştirileri dikkate aldıklarını belirterek, 1.5 yıldır hazırlıklarını sürdürdükleri Yargı Reformu Strateji Belgesi‘nin birkaç hafta sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuyla paylaşılacağını açıkladı.
Uluslararası alandaki adaletsizliğin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Birleşmiş Milletler kürsüsü dahil her yerde sürekli dile getirildiğini kaydeden Tunç, “Uluslararası sistemin artık insanlığın sorunlarına cevap veremediğini, uluslararası kuruluşların etkisiz olduğunu, dünyadaki sıkıntıları çözme noktasında başarısız olduğunu ve dünyanın 5’ten büyük olduğunu ve daha adil bir dünya mümkün olduğunu her fırsatta söylüyoruz” ifadesini kullandı.
‘Cumhurbaşkanı Erdoğan dünyada adaletin ve hakkaniyetin sözcülüğünü, insan haklarının savunuculuğunu yapan bir lider’
Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın dünyada adaletin ve hakkaniyetin sözcülüğünü, insan haklarının savunuculuğunu yapan bir lider olduğunu vurgulayan Tunç, şöyle devam etti:
Bunu daha da güçlü yapmanın yolu Türkiye’yi her alanda güçlü kılmak. Fiziki kalkınma hamleleriyle de demokrasisiyle de daha güçlü hale gelmek. Bugün Filistin’de bir yıldan bu yana dünyanın gözü önünde çocuklar, kadınlar katlediliyor. 41 binden fazla Filistinli şehit edildi. Bunun yüzde 80’i kadın ve çocuklardan oluşuyor ama maalesef bu katliamı durdurabilecek bir güç, bir uluslararası kuruluş maalesef yok. Durduramadılar. Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’nin tüm unsurları ihlal ediliyor. Cenevre Sözleşmesi’nin bütün hükümleri, insancıl hukukun bütün hükümleri ayaklar altına alınıyor ama maalesef uluslararası kuruluşların aldığı kararlar sınırlı ve alınan kararlar da maalesef uygulanmıyor.
‘Terörün her türlüsüyle mücadele eden bir ülkeyiz’
Bakan Tunç, Türkiye’de daha güvenilir, gecikmeyen, hukukun üstünlüğüne dayanan ve öngörülebilir bir adalet sisteminin tesisi noktasında çok mesafeler aldıklarını dile getirdi.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün önünün açıldığını anımsatan Tunç, “Düşünce ve ifade özgürlüğü, evrensel hukukta gerek Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nde gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde gerek bizim Anayasa’mızın 26’ncı maddesinde sınırı var. Düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, fikir özgürlüğünün olmadığı bir yerde gelişme olmaz” değerlendirmesini yaptı.
Özgürlüklerin, düşünce ve ifadenin kesinlikle kısıtlanamayacağını vurgulayan Tunç, “Ancak belli şartlarda kısıtlanabilir. O da şiddeti teşvik ediyorsa şiddet çağrısı yapıyorsa orada artık düşünce özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla özellikle ülkemiz terörle mücadele eden bir ülke. 40 yıldan bu yana PKK terör örgütüyle mücadele ediyoruz. Hemen yanı başımızda bir terör devleti kurulmaya çalışıldı. Son 5-6 yıldır bunun mücadelesini veriyoruz. Diğer yandan 15 Temmuz’da hain bir darbe kalkışmasıyla karşı karşıya kaldık. O darbeci teröristlerle mücadele sürecimiz hem yargı alanında var, hem diğer alanlarda devam ediyor. Dolayısıyla terörün her türlüsüyle mücadele eden bir ülkeyiz. Terörün her türlüsüyle mücadele ederken de iktidarıyla, muhalefetiyle birlik olmak durumundayız. Birlik ve beraberlik içinde milletimizin huzurunu, güvenliğini sağlayabiliriz” diye konuştu.
‘Yargı Reformu Strateji Belgesi ile ilgili hazırlığımız var’
Tunç, Türkiye’nin 22 yıldan bu yana temel hak ve özgürlüklerin alanının daha da genişletilmesi anlamında çok önemli mesafeler aldığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bir kere mevzuatımızın, temel kanunlarımızın tamamını biz yeniledik; ceza kanunlarımızdan borçlara, ticaret kanununa, özel hukuk mevzuatına varıncaya kadar. 80 yıldır uygulanan kanunlarımızı çağın ihtiyaçlarına uygun hale getirmenin gayreti içinde olduk. Adalet Komisyonunda birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızla da yine geçmiş dönemde çok önemli yasal düzenlemeler yaptık. Tabii toplum genişliyor, ihtiyaçlar çeşitleniyor, bilişim teknolojilerinin de gelişmesiyle yeni yeni suç tipleri, sosyal medyanın görünürlüğün artması nedeniyle suçlardaki artış tüm bunlar tabii ki yeni ihtiyaçları da doğuruyor. Bu yeni ihtiyaçları da süratli bir şekilde gerçekleştirmek, ihtiyaçlara uygun mevzuat düzenlemelerini yapmak gerekiyor. Özellikle son günlerde tartışılan ‘cezasızlık’ algısına yönelik eleştirileri elbette ki dikkate alıyoruz. 1.5 yıldan bu yana Yargı Reformu Strateji Belgesi ile ilgili bir hazırlığımız var. Birkaç hafta sonra Sayın Cumhurbaşkanı’mız kamuoyuyla paylaşacak.
‘Toplumun huzurunu bozan suç şebekelerine hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz’
Tunç, suç ve suçluyla mücadelede suçun önlenmesi, soruşturma, dava ve infaz aşamalarının birbirinden değerli olduğunu belirtti.
Bu anlamda caydırıcılığı sağlamak, özellikle suç işlenmesini önlemek, suç işleyenlerin cezalarını çektikten sonra topluma kazandırılmasını sağlayabilmek için çok önemli çalışmalar yaptıklarını, bundan sonra da özellikle gelişen durumlar nedeniyle yapmak durumunda olduklarını anlatan Tunç, şunları söyledi:
Yargı Reformu Strateji Belgemizde, özellikle eleştiri konusu olan denetimli serbestlikle, iyi hal uygulamalarıyla, koşullu salıvermeyle ilgili ve bazı suçlar; özellikle öne çıkan, toplumun huzur ve sükununu bozma davranışlarında cezaların alt sınırlarının artırılmasına yönelik tutuklama tedbirinin şekline gerek mevzuatımızda gerek de uygulamaya yönelik önemli çalışmalarımız var. Bu taslak çalışmalarımızı milletvekillerimizin takdirlerine sunacağız ve bu anlamda suç şebekeleriyle mücadeleyi, emniyet güçlerimiz ve yargı teşkilatımızla beraber bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Toplumun huzurunu bozan suç şebekelerine, örgütlerine hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz. Bu konudaki kararlılığımızı bir kez daha belirtmek isterim.
‘Darbe anayasasıyla yönetilmek, demokratik bir hukuk devletine yakışmaz’
Tunç, Milli Güvenlik Kurulu ve Yüksek Askeri Şura’nın yapıları, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun, Anayasa Mahkemesi’nin demokratik hukuk devleti ilkelerine daha uygun hale getirilebilmesi için önemli çalışmalar yaptıklarını anlattı.
Özellikle bu kurum ve kuruluşların bundan sonra milli iradenin, demokrasinin önünü kesmemesi için ve vesayetçi ruhtan tamamen arınmak için yapılacaklar olduğunu bildiren Tunç, şunları kaydetti:
Darbecilerin yargılanabilmesinden tutun da sıkıyönetimin ilan edilebilemeyeceğine yönelik hükümlerin kaldırılmasına yönelik birçok demokratik düzenlemeleri Anayasamızda hayata geçirdik. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılına başladık. ‘Türkiye Yüzyılı’ diyoruz. İnşallah gençlerimizin omuzlarında Türkiye Yüzyılı inşa edilecek. Bizler, özellikle ön sıradakiler temeli attı. Şimdi asıl inşa sürecini gençler yapacak. O nedenle gençlere güveniyoruz. Onlar başaracak, akademisyenlerin gösterdiği yolda ilerleyecek ve dünyanın en başarılı bilim insanları, akademisyenleri, hukukçuları, doktorları buralardan çıkacak. O gençler, güçlü Türkiye’yi inşa edecek. Dünyada da hakkaniyeti, adaleti en güçlü şekilde savunacaklar. İşte bizim onlara, özellikle Türkiye Yüzyılı’nı inşa etme süreci içinde bir borcumuz daha var. O borcumuz da ülkemizi demokratik, sivil, katılımcı bir anayasaya kavuşturmak. Darbe anayasasıyla yönetilmek, demokratik bir hukuk devletine yakışmaz. Birileri şöyle diyor; ‘Başka sorunlar varken anayasayı niye konuşuyorsunuz.’ Başka sorunları da hallediyoruz. Başka sorunları da çözeceğiz.
‘Temel hak ve özgürlükleri öne alan bir anayasayla yolumuza devam etmemiz lazım’
Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde çalışmaya devam ettiklerini dile getiren Tunç, açıklamasını şu cümleler ile sonlandırdı:
Yeni anayasa şunun için önemli; yeni anayasa, demokratik standartları daha da yukarıya çıkaracak. Temel hak ve özgürlükleri öne alan, katılımcı, her görüşten insanın kendisinin içinde bulunduğu devletle millet arasında bir toplum sözleşmesi, devletin görevlerini belirleyen, temel hak ve özgürlükleri öne alan bir anayasayla inşallah yolumuza devam etmemiz lazım. Türkiye Yüzyılı’na böyle başlamamız lazım. Sadece darbeciler tarafından yazılmış olması bile başlı başına anayasa değişikliği için yeter bir sebeptir, gerekçedir. Bu, bir utançtır aslında. Bunu değiştirmek milletimize olan borcumuzdur. Bu, 28. Dönem Parlamentosunda başarıldığında 28. Dönem’de uzlaşmaya yanaşan partiler, oy veren milletvekilleri, tarihe geçecektir. Ülkemiz, özellikle yüksek standartlı bir demokrasi yolunda emin adımlarla yoluna devam edecektir. Milletimize olan borcumuzu da bu şekilde ödemiş olacağız. Yeni anayasasıyla, dünyada hakkı, adaleti savunan duruşuyla, fiziki kalkınma hamlelerine, istikrarlı kalkınma yürüyüşüne hiç sekte uğratmadan, birlik beraberliğimizi hiçbir zaman bozdurmadan üniversitelerin, akademinin özellikle yol göstericiliğiyle Türkiye, çok daha ilerleyecek. Bundan hiç şüpheniz olmasın.